'Oyun Bitti' Üzerine
‘Oyun Bitti' Üzerine
Madde 11.3.b denetlendiğinde, oyun sırasında ve oyun alanında olmak koşuluyla, kural koyucunun madde karşısında hiçbir yan unsuru gözetmediğini görürüz. Oyuncu bu ihlal nesnesini kullanmış mıdır, yararlanmış mıdır, rakibi mat yapabilecek midir bu ve benzeri durumlar karşısında nelerin yapılabileceğine hiç değinilmemiştir.
‘Oyun Bitti’ başlıklı makale üzerine yapılan yorumlar ve eleştiriler sonrası konuyu yeniden ele alma gereği doğdu. Örnek olayı anımsayalım.
“… siyah taşlarla oynayan oyuncu, oyunu mat yaparak salondan ayrılırken telefonu çalıyor.… başhakem yardımcısı cep telefonunun oyun salonda açık-kapalı olarak bulundurulmasının yasak olduğunu anımsatarak ‘sıfır’ vereceğini oyuncuya bildirir. Oyunun sonucunu değiştirir. (1-0). …..”
Örnek olayın ele alındığı makalede başhakem yardımcısının kararının yanlış olduğu belirtilmişti. Doğru kararın da, örnek olay senaryosunun gelişimine göre, kurallar manzumesinin tümü öne alınarak madde 11.3.b nin anlatımıyla analiz edilmişti. Buna göre; kural, eylemin oluştuğu yerin oyun sahası, eylemin oluştuğu zamanın da oyun sırasında olacağını açık biçimde anlatmaktadır. (Oyun sahası; oyun salonu, tuvaletler, dinlenme ve analiz odaları, oyuncuların temiz hava almak için çıktıkları yerler, sigara içme yerleri, büfe ve hakemin belirlediği diğer yerlerdir. Oyun salonu da oyunların oynandığı yer olarak tanımlanır.) Cep telefonu gibi ‘ihlal nesnelerinin’ bulundurulması sonucu ‘oyunu kaybedip rakibin kazanacağı’ durumun koşulları maddenin barındırdığı anlam ve açık anlatımla belirlenmiştir.
Örnek olayda; başhakemin yaklaşımı ve ileri sürdüğü gerekçe sonrasında oyunun sonucu üzerine verdiği karar ele alınmakta ve ‘doğru uygulama’ bu yönleriyle oluşturulmaktadır. Yapılan eleştirilerde, bu yaklaşım üzerine doğru uygulamanın önerildiğinin dikkatten kaçtığı gözlenmektedir. “… bu durum böyle anlaşılmalı ve uygulanmalıdır. Dolayısıyla örnek olayda ele alınan durumda oyuncuya doğrudan, hakem kararıyla kayıp verilmemelidir…” denilerek makale bitirilmiştir. Kısaca, mat ile oyunu kazanmış bir oyuncuya, 11.3.b kapsamında, kayıp vermek yanlış olacağı gibi mat olmuş rakibe de kazanç vermek anlamlı ve bunun ötesinde doğru değildir.
Yapılan eleştirilerin bir kısmı makalenin ‘yorumlar’ bölümünde yayınlandı. Sosyal medyada değinilen konular doğrudan ulaşmadığı için burada anmıyorum.
Yorumlar kısaca şöyle:
- Cep telefonu kesin olarak yasaklı maddedir. Cep telefonunun varlığının saptanmasının oyun sırasında olması gerektiğine dair bir anlam bulunmamaktadır. (buna katılmak olanaklı değil) Oyun sırasında oyun sahasında bulundurulmasının belirgin olması kuralın uygulanması için yeterlidir.
- Doping örnek verilebilir. Doping spor ahlakına uymayan, haksız avantaj getiren benzer bir durumdur. Sporcunun dopingli olup olmadığının maç sırasında veya sonrasında saptanmasının bir farkı yoktur. Dopingin saptanmasıyla sporcu bu karşılaşmada elde ettiği kazanımlarını kaybeder.
- Kural kesindir, karşılaşma sırasında yasaklı maddenin varlığının zaman sınırı olmaksızın saptanmış olması maç kaybıyla cezalandırılır.
- Oyun, masada 5. madde kapsamında bitse de, madde 11.7’nin varlığı kapsamında (satranç kurallarına uymayı reddeden oyuncular) oyun sahası içinde cep telefonu bulundurma açıkça yasaklanmışken, oyuncunun bu davranışı karşısında madde 11.7 ye dayanarak kayıp verilebilir.
Evet yaklaşım ve yorumlar böyle. Şimdi de yeniden kuralı açıklamaya devam edelim.
Senaryoda, başhakem yardımcısının kararını oluşturan kanı “… oyun sırasında cep telefonundan yararlanıldığını peşinen varsaymak…” şeklinde oluşmuştu. Bu kanı sadece oyun sırasında oluşabilecek bir kabuldür. Bu ön kabul oyun bittikten sonraki zamanları kapsamaz. Bu nedenledir ki maddenin ruhu mat edecek taşı dahi olmayan bir rakibe bundan dolayı ‘kazanç’ verilebilmesini ortaya kayar. Nasıl mı? Madde 11.3.b denetlendiğinde, oyun sırasında ve oyun alanında olmak koşuluyla, kural koyucunun madde karşısında hiçbir yan unsuru gözetmediğini görürüz. Oyuncu bu ihlal nesnesini kullanmış mıdır, yararlanmış mıdır, rakibi mat yapabilecek midır bu ve benzeri durumlar karşısında nelerin yapılabileceğine hiç değinilmemiştir. “… oyuncu kaybeder, rakibi kazanır...” denilerek kurucu felsefe gözetilmiştir. Bu yolla, rakibin, mat yapmaya elverişli taşı olmasa dahi, kazanç verilebilmesi salt ihlal nesnesini barındıran oyuncuyu cezalandırma adına madde 12.9 kapsamında kural koyucunun ön kabul değerlendirmesinden başka bir şey değildir. Telefonu ses çıkaran veya üzerinde bulunduran oyuncu kaybedecek rakibi de madde 12.9.d ye göre puanı tam puana çıkartılmış olacaktır. Bunu emreden kuralın gözettiği mantık ve maddenin uygulama gerekçesi böyledir.
Şimdi yeniden başhakem yardımcısının verdiği karara, 11.3.b’ye dönelim. Genel anlatımıyla ‘cep telefonu’ taşıma/bulundurmayla ilgili kural uygulamaya girdiği ilk günden bu yana hep tartışılmış, yaptırımın ‘katı’ bulunmasından dolayı her kural değişikliğinde bir takım değişiklikler, bir anlamda ‘yumuşatma’ çabaları olmuşsa da (yarışma yönergesi kapsamında çanta içinde bulundurulabileceği unutulmadan) yasak yine yasak olarak kalmış cezası da ‘kayıp’ olmuştur. Buraya kadar güdülen mantık üzerinde ve uygulamada bir sıkıntı yoktur. Her olay üzerine bir kural maddesinin yazılamayacağı gerçeği ve kuralların önsözünden hareketle, hakemler karşılaştıkları durumlar üzerine benzer olaylara göre bir karara varırlar. Örnek olay senaryosunda karşılaşılan gerçekte de olası bu durum üzerine, kural koyucu belirgin anlatımlarla bir madde yazmamıştır. Bu yolla da verilecek kararlar bir bakıma göreceli olabilmektedir. Belirgin anlatımlarla bir madde yazılmamışsa, hakemlerin, karar aşamasında kurallar manzumesinin tümü üzerinden bir değerlendirme yapmaları gerektiğine daha önce değinilmişti. Örnek olayda başhakem yardımcısı böyle mi davranmıştı? Hayır. Madde 5.1.a uyarınca, oyun o anda, mat konumunu oluşturan geçerli olan hamleyle derhal sona ermişti. Bu unutulmamalıdır.
Dopingle açıklanabilir mi?
Dopingle açıklanmaya çalışılan olayımızda, bu bağdaştırma ve benzetme doğru değildir. Doping kan ve idrar testleriyle saptanır. Yapılan eleştiride değinildiği gibi yasaklı madde bulundurmayla yaptırım uygulanmadığı bilinmektedir. Satranç sporunda da dopingle mücadele ve dopinge karşı yaptırımlar ‘Disiplin Talimatı’ yoluyla ele alınmıştır. Üzerinde, cebinde amfetamin içeren ilaç bulunduran satranç oyuncusuyla, izin verilenden fazla bir dozun kanında-idrarında amfetamine rastlanmış satranç oyuncusunu aynı yaptırımlar mı karşılar? Böyle değil tabi bir kez daha doping kavramının konumuzla ve örnek olay senaryosuyla bağdaştırılmaması gerektiğini söylüyorum.
Ya madde 11.7 ile açıklanabilir mi?
Madde 11.7’nin varlığı işaret edilerek telefon bulunduran oyuncuya kayıp verilebileceği işaret edilmişti. Böyle bakıldığında, rakip mat olduğu için rakibin puanının ne olacağı da düşünülmelidir. Olaylar karşısında verilen kararlar oyun ve yarışma kurallarıyla açıklanabilmelidir. Bu yapılmadığı durumda yan yollar ve konuyu kapsamayan örneklerle yaklaşmak yanlış anlaşılmalara, ortada yokken yeni bir kural veya içtihat oluşturmaya yol açar ki bu da son derece yanlıştır. Madde 11.7 yazılış mantığı ve uygulandığı an ve yer olarak gelecek zamanda ele alınmıştır. Böyle olmakla birlikte bu örnek olayda madde 11.7 nin uygulanmasını doğru bulmuyorum. Madde 5’in ruhunu yeniden anımsatıyorum. Burada 5. madde özelinden tekrar ediyorum. On yıllardır değişmeyen maddeler oyunun kurallarıdır. Kurucu maddelerdir. Yarışma kuralları bu maddeler etrafında oluşturulur. Madde 11 de böylesi bir maddedir. Kurucu felsefe değeri taşır. Oyunun kurucu maddeleri, hakem kararlarıyla ve yarışma kurallarıyla zayıflatılmamalı, maddenin ruhu verimsiz hale getirilmemelidir. Örnek olayımızda oyun geçerli mat hamlesiyle bitmiştir.
Peki seyirci durumunda olan bu oyuncu için, hakemler, sadece seyircilere uygulanan yaptırımı uygulamakla mı yetineceklerdir? Tabi ki hayır. Ancak burada bir şeyleri sıralarsam hakemlerin özgür iradelerini sınırlayabileceğimden korkarım. Ama yine de ; makalede ele alınan örnek olayda “… oyuncunun cep telefonundan yararlandığı düşünülüyorsa yapılacaklar bellidir….” denildiğini bir kez daha anımsatmakta yarar görüyorum. İleri sürülen gerekçe oyuncunun cep telefonundan yararlandığı yönündeyse ve oyuncunun bu yolla hile yaptığı da düşünülüyorsa değerlendirmenin madde 11.7 ve 12.9 kapsamında olmaması gerektiğine ilişkin işaretlere ilgili makalede değinilmişti. Başka kurullar, kişiler otoriteler yazılı kuralları bu oyuncu için uygulayacaktır. O oyuncu özelinde olmadan, ileriki turlar için daha duyarlı olunacak, kontroller ve uyarılar artırılacaktır. Benzeri önlemler mutlaka alınacaktır.
Şunu anlamak olanaklı: Maçı kazanana oyuncunun, henüz oyun salonundayken, cep telefonu çalarsa hakemin bu oyuncuya kayıp vermesini madde 11.3.b den ayrı olarak değerlendirebiliriz. Madde 12.9 öne alınarak, hakemin bu oyuncuya 'sıfır' vermesi anlaşılır bulunan kısım olabilir. Ama masada mat olmuş oyuncuya aynı maddeden 'kazanç' verilmesi anlaşlır değildir. Öyleyse bu yolla kabul edebileceğim sonuç ancak (0-0) şeklindedir.
Bu ve benzer senaryolar okuyucuda bakış açısı doğurmak ve bazı keskin maddelerin varlığına işaret etmek içindir. Salt yaklaşım sağlamak adına yeni senaryolar yoluyla yeni örnekleri oluşturmak olanaklıdır. Telefonu çalan oyuncu masada mat olan oyuncu olsaydı nasıl bir karar verilecekti? Örnek olayımızdaki benzerlikte senaryolar karşısında karar verecek hakemlere “… oyuncu salondan çıkıncaya kadar benzer durum oluşursa sıfır vereceksiniz…” öğüdünde bulunulması da ayrı bir faciadır. Oyun bittikten bir süre sonra analiz odasında oyuncunun cep telefonu çalarsa bu durum karşısında nasıl bir karar verilecektir? Analiz odası oyun alanı değil midir? Hakemler öğütlenirken bunları da düşünmek gerekir.
Kurullar ve komisyonlar ne der acaba?
FIDE kural komisyonu cep telefonuyla ilgili yasakları içeren maddenin yazımında çok özel durumları ve örnekleri tabi ki gözetmemiştir. Benzer durum ve maddelerin uygulanmasında, çelişkili anlatım ve uygulamalardan kaçınmak adına, kural koyucunun gerekçe, yorum ve açıklamalarına da gereksinim olabilir. Ama buna inanmak ve güvenmek isterim. Buna benzer konularda, maddeler çok açık ve net olmakla birlikte, üst düzey hakemler ve çeşitli kurullar, FIDE hakem ve kural komisyonları farklı açıklamalar getirmişti. Bu yaklaşımlarını ‘içtihat’ haline getirerek hakemlere “…böyle uygulayacaksınız…” demişlerdi. Israrlı bakışımız ve itirazlarımız karşısında, 2014 yılında yapılan FIDE çalıştayında, doğru yorum ve yaklaşıma ulaşıldığını memnuniyetle gördüğümü burada anımsatmak isterim.
IA&IO Tahsin AKTAR
Yorumlar -
Yorum Yaz