Doğubeyazıt'ta Olimpiyat
Doğubeyazıt’ta Olimpiyat
“Her gece rüyalarımda görüyordum”
5-13 Ağustos 2006 tarihleri arasında Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde ‘Dünya 16 Yaş Satranç Olimpiyatı’ gerçekleştirilmişti. 21 ülkeden 170 sporcunun katıldığı olimpiyatta Ukrayna şampiyon olmuştu. Açılış törenine dönemin FIDE Başkanı Kirsan Ilyumzhinov da katılmış, Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini yapmıştı.
Doğubeyazıt Golden Hill Otel, o tarihlerde yeni hizmet vermeye başlamıştı. Açılışından itibaren Ağrı Dağı’nı görmeye gelen turistleri ve dağcıları ağırlarken bu kez sekiz gün boyunca farklı bir etkinliğe ev sahipliği yapıyordu.
Doğubeyazıt
Olimpiyatın Doğubeyazıt’ta yapılacağı duyurulduktan sonra, spor üst yönetimi başta olmak üzere, herkes “Neden Doğubeyazıt?” diye soruyordu. Doğubeyazıt, Ağrı ilimizin İran sınırında bir ilçesi. Ağrı, o tarihte 530 bin nüfusa sahipken, Doğubeyazıt da 110 bin nüfusuyla, bugün olduğu gibi, en büyük ilçelerinden biriydi. Ülkemizin en büyük, en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın da (5137 m.) bu ilçemizde olması önemini bir hayli artırıyordu.
Ermenistan yıllardır Ağrı Dağı’nın kendilerine ait olduğunu söyler. (Sözde Batı Ermenistan.) Uluslararası her alanda bunu anlatır, ‘Ararat’ derler. (Ararat, Ermenistan’ın güneyinde bir idari bölgedir.) Biz de olimpiyatı düzenlerken 'dünya alem gelsin' Ağrı Dağı nerede görsün istemiştik. Olimpiyat için Doğubeyazıt’ın seçiminde asıl bu vardı.
Hazırlık süreci
Dönemin Ağrı Spor İl Müdürüne bu öneri götürüldüğünde çok şaşırmış, bir o kadar da sevinmiş, mutlu olmuştu. Yol görünmüştü bize. Olimpiyat organizasyonunun genel koordinasyonunu yürütecektim.
Ağrı’ya gittik. Vali, Doğubeyazıt Kaymakamı ve Belediye Başkanıyla görüştük. Desteklerini istedik. Tamam dediler. Ağrı Dağı ve İshak Paşa Sarayı manzaralı Golden Hill Otel’i gezdik, beğendik, anlaştık. Görüştüğümüz her yöneticiye yapacağımız işin nasıl bir etkinlik olduğunu, neleri istediğimizi tek tek anlattık. Başka satranç etkinliklerinden görüntüler bıraktık masaya.
Kaymakam, etkinliğin İshak Paşa Sarayında yapılmasını istiyordu. Saray, kentten görünüyordu, karşımızdaydı. Ama bunun zor olacağını anlattım. Daha önce defile, sempozyum ve konserler yapılmış. Çok ısrar edilince ödül töreninin Sarayda yapılmasına karar verdik.
Zaman kalmadığı için Sarayı göremedim. Planlamada ‘sonra görülecek’ notu yer aldı.
İki gün sonra ayrıldık oradan. Yazışmalar ve uluslararası davet süreci başladı. Sıkı bir plan kurmak gerekiyordu. Ağrı’da olanaklar kısıtlıydı. Ağrı’ya haftada üç gün İstanbul’dan karşılıklı sadece bir uçak seferi vardı. Varış-ayrılış tarihlerini buna göre ayarlamak gerekecekti.
Bir süre sonra, bir sabah telaşla Ankara aradı. Ağrı Spor İl Müdürü değişmiş. Yeni müdür “Biz burada bu etkinliği yapamayız.” diyormuş. Aman Tanrım. Yirmi beş gün kaldı Olimpiyata, bu neydi şimdi?
Her gün ayrı bir Kriz!
Kriz! Bu, kriz değil miydi? Genel Sekreter Hakan Aktaç ile çıktık yola. Ağrı’ya bugün uçak da yok. Van’a uçtuk. Minibüsle, 170 km. kara yolunu, Çaldıran üzerinden 2,5 saatte kat ederek Doğubeyazıt’a ulaştık. İl Müdürü Celal Evliyaoğlu ile otelde buluştuk. Durum değerlendirmesi yaptık, anlattık yeniden her şeyi. Olanakları gözden geçirdik.
Kaymakam Rauf Ulusoy “Biz hazırız, istediklerinizi sağlayacağız.” dedi. Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay da desteğini yineledi. Otel Müdürü İlhan Bulut da heyecanlı biçimde Olimpiyat için hazır olduklarını söyleyince, Celal Bey biraz rahatlamıştı sanki. Ağrı’ya birlikte döndüğümüzde Vali İbrahim Akpınar’ı da bir kez daha ziyaret edip gelişmelerden bilgi verdik. Sorun yoktu artık. Biz de rahatlamıştık. Kriz aşılmıştı. Sabah uçak günüydü.
Olimpiyat zamanı
Olimpiyata beş gün kala Ağrı’ya çıkarma yaptık. Hazırlık uzun zaman alacaktı, il yönetimiyle yapacak işlerimiz vardı. Ağrı-Doğubeyazıt arası karayolu 90 km. Katılımcılar havaalanından otele on dört kişilik minibüslerle taşınacaktı. Tespih tanesi gibi, 50 m. arayla yol alacaklardı. Emniyet Müdürlüğü güvenlik nedeniyle otobüs yerine minibüs önermişti.
Vali, bu kafile için yol boyunca güvenlik araçlarıyla ambulansa gerek olmadığını, bunun güvenlik açısından daha da sıkıntılı olacağını söyleyince yüzümüzün şeklinin değişmiş olduğunu bugün bile anımsıyorum.
Kriz! Bu, kriz değil miydi? “Sayın Valim, sağlanmasını istediğimiz olanakları bildirdiğimiz yazımızda bunları belirtmiştik. Lütfederseniz yazımıza bir yanıt verilirse, hangi olanaklar sağlanamıyor bildirilirse, biz de bir yol bulmaya çalışalım.” dediğimde Vali “Tamam, tamam! Yazarız, hallederiz.” demişti. Kahvenin telvesi boğazımda kalmıştı.
Dışarıya çıktığımızda, Emniyet Müdürü: “Yapacak bir şey yok, Vali Bey böyle uygun gördü.” dediğinde kafilenin kaderleriyle baş başa olacağını anlamıştım. Durumu Kaymakama da bildirdim. “Biz burada gerekeni yaparız.” demişti ama gelin beni bir anlayın o sıra.
FIDE Başkanının programı da belli olmuştu. Açılış törenine katılacaktı. Ama başka bir haber daha geldi ardından. FIDE Başkanının özel uçağı gümrük olmayan Ağrı Havaalanına inemiyordu. Gümrük olmayan havaalanlarına gelecek özel uçakların sivil havacılık dairesine on beş gün önceden rotasını bildirmesi gerekiyormuş. Bu süre de aşılmıştı. Önemli konuğun aynı zamanda ‘Rusya Federasyonu Kalmikya Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ olması da sorunun çözümünün önüne geçemedi.
Kriz! Bu, kriz değil miydi? Uçağın Ankara’ya inmesini, oradan da Ağrı’ya uçmasını istedik. Ankara’ya inmesinin bir sorun olmayacağını ama uçuş izni alınmadığı için iç hatlarda uçamayacağını Ankara bildirilince krizin boyutu büyümüştü.
Çare arandı bir süre. Ertesi gün bulundu da. Uçak Nahçıvan’a inecekti. Evet, Nahçıvan’a. Nahçıvan Azerbaycan’a bağlı bir özerk cumhuriyet. Iğdır ilimize sınır. Oradan 57 km. karayoluyla bir saatte Doğubeyazıt’a ulaşılacaktı. Şimdi Iğdır Valiliği de devredeydi artık. Oradan da izinler alınacak, yol güvenliği konuları görüşülecekti. Günümüz oldukça heyecanlı geçiyordu! İyi ki beş gün önce gelmişiz Ağrı’ya. Iğdır valiliği her konuda destek oldu; işlemler bir çırpıda tamamlandı.
Kaymakama durumu anlattım. “Araç gerekirse ben sağlarım.” diyerek desteğini bir kez daha ortaya koydu. Her alanda desteğimize Kaymakamın koşacağını bir kez daha hissetmiştim.
Otelde hazırlıklar da sürüyordu bir yandan. Arkadaşlar hazırlıkların akşama tamamlanacağını söyledi.
İşlerin yoğunluğundan Saraya da gidemedik henüz. İl Müdürü “Yarışma başlasın, daha yedi gün buradayız, gider bakarız Başkan.” diyordu.
Kafilenin varış günü geldi çattı. Bizim sporcularla birkaç ülkenin sporcuları Van ve Erzurum havalimanlarından karayoluyla Doğubeyazıt’a ulaştılar. Diğer katılımcılar da Ağrı’ya inmişti. Spor uzmanı arkadaşların bir kısmı Ağrı’da, havaalanında hazır bekliyordu. On beş minibüs birkaç dakika arayla otele ulaştı.
Vali, hem belli aralıklarla sivil koruma araçlarının hem de ambulansın kafileye eşlik etmesini sağlamıştı. Önlem alınmadan yapılacak yolculuğun doğuracağı riski karşılayamayacaklarını görmüşlerdi sanırım. Tüm sporcular ve katılımcılar yaşamlarından son derece memnun biçimde odalarına yerleştiler…
Biz de dinlenebiliriz biraz da olsa diye düşünürken, İlçe Emniyet Müdürü bilgilendirme toplantısına davet etti. Yarın belirlenen saatte, bir sivil makam aracı ve bir de koruma aracıyla birlikte, Başkan Ali Nihat Yazıcı da Iğdır’a gidecek, önemli konuğu Nahçıvan sınır kapısından alacak, otele getirecekti. Törenden sonra da aynı yoldan dönüş sağlanacaktı.
Otel rahat, yemekler de çok güzeldi. Doğanın güzelliyle birlikte katılımcılar, içinde bulundukları ortamdan çok memnundu. Biz de bundan memnunduk tabi ki.
İlk tur başlıyor
FIDE Başkanı da Doğubeyazıt’a ulaştı. İçimiz kıpır kıpırdı, her şey yolundaydı ve yüzümüz gülüyordu. Konuşmalar ve açılış hamlesinin ardından FIDE Başkanı, Vali ile satranç da oynadı. Sonuç ne mi oldu? Beraberlik yaptılar. FIDE Başkanı hemen sonra da yola koyuldu. Nahçıvan Havaalanından gece uçuşları yapılamadığından hava kararmadan oraya ulaşmak gerekiyordu.
Bu sırada spor uzmanı arkadaşlar çağırdı, çıktım dışarıya. Belediye zabıtası bizim yol pankartlarını kucaklamış otele getirmişti. Hâlbuki dört gün önce pankartları yine kendileri asmıştı. Zabıta Müdürü “Başkanımız ‘sökün’ dedi, söktük. Yarışmaya desteğini başkanımız geri çekti.” dedi. Şaşırdık. Başkan neden böyle davranıyordu ki? Sporcuların konaklama bedellerinin yarısına destek olacaklardı.
Kriz! Bu, kriz değil miydi? Sabah, Başkanı ziyaret ettiğimizde anladık işin iç yüzünü. Açılış töreninde Başkan da konuşacaktı. FIDE Başkanının zamanı az olduğundan sadece Vali ve FIDE Başkanının konuşmasına yer verilmişti. Başkana da durumu anlatmıştım. Kapanış töreninin tamamen kendi kontrollerinde olacak biçimde yeniden planlandığını söylemiştim.
Böyle tavır koymuştu Mukaddes Hanım. Kırıldığını söyledi ve bir daha uğramadı bile. Şimdi çözmemiz gereken yeni bir sorun daha vardı karşımızda. Konaklama için ek bütçe bulunacaktı. Kaymakama anlattım durumu. “Her şeyi isteyin ama benden para istemeyin.” diyerek üzüntüsünü belirtti. Konuşamadım bile.
Olimpiyatın 2. günü de bitti, Saray’a da gidememiştik…
“Her gece rüyalarımda görüyordum”
Yaşadıklarımız her gece rüyalarıma girmeye başlamıştı. Her gün yeni bir kriz doğuyor, çözmek için uğraşırken enerjimiz tükeniyordu.
Doğubeyazıt’ta elektrik sık sık kesiliyordu. Otelde jeneratör olduğundan bu durumu önce çok sorun etmedik. Enerji kesildiğinde bir süre sonra jeneratör devreye giriyor, çok geçmeden enerji geliyor, bu kez tekrar kesinti oluyor şebeke devreye giriyordu. Bu durum tur sırasında sekiz-on kez tekrarlanıyordu. Başhakem IA Özgür Solakoğlu saçlarını yolmaya başlamıştı çoktan.
Kriz! Bu, kriz değil miydi? Tur sırasında bu durumun önüne geçebilmek için jeneratörün sürekli devrede kalmasını istedik. Otel yönetimi bu isteğimizi kabul etti. Ama bir gün sonra Otel Müdürü İlhan Bey “Başkanım bu olmuyor, jeneratör için çok fazla yakıt harcanıyor.” dediğinde az kalsın müdürün boğazını sıkacaktım.
Saray’a da gidememiştik, hâlâ ‘sonra görülecek’ notu ajandamda gözlerimin içine bakıyordu adeta.
Güzel şeyler
Hep kriz yönetecek, krizleri çözecek değildik ya. Güzel şeyler de oluyordu tabi ki. Biz bu krizleri aşmaya çalışır, sorunlarla boğuşurken hep yanımızda olan İl Müdürünün de üzerindeki karamsar hava, açılış töreninden sonra ilk turun başlamasıyla kaybolmuştu. Bu iyiydi bizim için.
Olimpiyat sorunsuz devam ediyor güzel maçlara da tanık oluyorduk. Katılımcılar yaşamlarından memnun, boş kaldıkları her anda güzellikleri yaşamaya çalışıyorlardı.
7’den 70’e Ağrı ve Doğubeyazıt halkı satranca büyük ilgi gösteriyordu. Olimpiyatta Ağrılı satranç sporcularından oluşan bir ulusal takımımız daha vardı. Doğubeyazıt halkı da katılımcılara çok ilgi göstermişti. Olimpiyat haberini alan yörenin sporcuları ''Biz de oynamak istiyoruz.'' diyerek otele koşuyorlardı. Günler neşe içinde geçiyordu. Kısa şehir gezilerinde esnaf da çok mutluydu. Alışveriş yapan sporcular ailelerine, arkadaşlarına çeşitli armağanlar alıyordu.
Çevre gezisi de son derece verimli ve eğlenceliydi. Doğubeyazıt yakınında buluna ‘Meteor Çukuru’ ve ‘Nuh’un Gemisi’ çok ilgi çekmişti.
Türkiye Dağcılık Federasyonu’nun sporcuları Ağrı Dağı’na zirve tırmanışı yapacaklardı. Federasyon flamasını da yanlarına aldılar, flamaya da ‘zirve gösterdiler’. (Bir başka 'Olaylar ve Yaşam' yazısında bu etkinliğe ayrıca yer vereceğim.)
Ankara’dan Ağrı’ya giderken uçakta Doğubeyazıt Tugay Komutanı Tuğgeneral Tarık Özkut ile tanışmıştık. Paşa bir satranç tutkunuymuş. Bize yakın ilgi gösterdi. Tugaya davet etti. Biz de kendisini Olimpiyatta görmek istediğimizi söyledik, davetimizi bildirdik. Olimpiyat boyunca da ilgisi eksilmedi.
Bir de isteği oldu. “Tugay içi bir satranç turnuvası yapılmasını istiyorum.” dediğinde “Tamam olur.” demiştik ama Paşa hemen o hafta istiyordu. Olimpiyatın 2. günü Tugaya gittik, ne yapabileceğimizi araştırdık. Anladık ki, Paşa subay, astsubay, erbaş ve erlerin katılacağı bir turnuva arzu ediyordu.
Saray’a da gidememiştik hâlâ.
Ankara’dan satranç takımları ve diğer donanımlar istendi. ‘Tugay Turnuvası’ yapıldı. İlk tur için Paşa’nın gelmesini beklerken haberi geldi. “Siz başlayın, ben uğrarım.” demiş. Öyle de yaptık. Bir süre sonra salonun kapısı açıldı, kolunda kırmızı kol bandı olan bir subay (nöbetçi subayı) yüksek sesle “Dikkaaat!” diye seslendiğinde, masada hamlelerini düşünen herkes oyunu bırakıp esas duruşta ayağa kalktılar. Paşa gelmişti. Yalnız da değildi. Elazığ Kolordu Komutanı ‘Korgeneral’ konuğu da beraberindeydi. “Merhaba.” diyerek salonda bir tur artıp bizimle tokalaştılar ve teşekkür edip ayrıldılar. Aynı subay, yine yüksek sesle, bu kez “Devaaam!” diye seslenince tur kaldığı yerden devam etti. Böyle de bir öykücük var yaşanılan güzellikler arasında.
Bugün Olimpiyatın 4. günü henüz Sarayı da göremedim. Ödül törenine de üç gün kaldı…
6. gün. Kahvaltıdan sonra İl Müdürüyle Sarayı görmeye gittik. Birlikte gezdik. Ön avluya çıktığımızda başka görecek yer yoktu. Gezi bitmişti. Ama ödül törenini nerede yapacaktık? İl Müdürü “Burada.” dedi, ön avluyu kastederek. Ama sadece bir avlu burası. Elektrik yok. (O sıra bakım onarım yapılıyordu.) “Sandalye, masa, ses sistemi nerede Müdür Bey?” dediğimde “Burada öyle malzemeler yok, her etkinlik yapan kendisi getirir.” Şok, şok..!
Kriz! Bu, kriz değil miydi? İl Müdürü sigarasını da yaktı. “Çabuk, çabuk kente dönüyoruz, çabuk!” İl Müdürü şaşkın, koyulduk yola. Doğru Kaymakama gittik. Başka tutunacak dalım yok. Kaymakam da dışarı çıkıyormuş, telaşla geldiğimi gördü. “Gel geçelim içeriye Başkan, dur bir sakin ol bakalım... Bize kahve söyleyin…”
Saraydaki durumu anlattım. Ne gerekiyorsa oraya taşınması gerekiyordu. Kaymakam Milli Eğitim Müdürünü istedi. Müdür Bey geldi. Durum anlatıldı. Kaymakam: “Son gün sabah oraya yüz elli sandalye, birkaç masa, ses sistemi, süslemeler, bayraklar; tören için ne gerekiyorsa bunu siz sağlayın, bu görev sizin.” dedi. Milli Eğitim Müdürü de “Tamam.” diyerek ayrıldı. Bunu da aşmıştık Kaymakam sayesinde. Bu kez kahve telvesinin boğazımda kalmamasına dikkat etmiştim.
Müdür Bey kapıda bizi bekliyormuş. “Bak Başkan, ben bunları yapamam haa! Nereden bulacağım ben bu malzemeleri? Benim işlerim var.” Hava zaten çok sıcak, dağ yanıyordu sanki. Doğubeyazıt üzerime yıkılmıştı. Sıcakkan da tepeme çıkmıştı o an. “Neden bunu içeride söylemediniz?” dediğimde “Böyle başkan.” diyerek çekip gitti.
Doğru Kaymakamın odasına geçtik yeniden. Özel Kalem Müdürüne “Kaymakam Bey yerinde mi, uygun mu?” sorusunu yöneltmeye de gerek kalmamıştı artık. Kısa bir sessizlik oldu. Kaymakam: “Siz gidin işinize bakın, tören günü hallederiz.” dedi. İl Müdürü de gerilmişti. O da şaşkındı. Akşam bir ‘B’ planı oluşturmak gerekiyordu. Erzurum’dan plastik sandalye mi satın alsaydık acaba? Erzurum bize destek olurdu mutlaka, ses sistemi de getirirlerdi elbette. Sabah Kaymakam aradı, bir arayışa gerek kalmamıştı, gerekenler sağlanacaktı. Tören akşama.
Milli Eğitim Müdürü bir kamyon sağlamış. İlçedeki okulları gezerek sandalye toplamış. Ses sistemi belediyede var ama alamamış. Halk Eğitim Müdürlüğünün jeneratörü ve bir ses sistemi var ama ses sistemi verimli çalışmıyormuş. Düğünlerde kullanılan kiralık ses sistemi aranmış, mahalle düğünleri varmış o akşam. Bulmuşlar sonunda. Artık sormuyorum ne oldu, nasıl oldu diye…
Mutlu son
Son tur da oynandı. Akşama tören de tamamlanınca belki son gece rahat uyuruz hepimiz.
Onca yıl onlarca yarışmada yer aldım. Hepsinde coşku duydum, keyif aldım. Hepsi benim ve görev yapan arkadaşlarım için bir eğitim ortamı oldu. Ama bu yarışma ömrümden ömür aldı neredeyse. “Tanrım, ne zaman bitecek bu yarışma?” diyerek her gece uykuya dalmak için kıvranıyordum.
Dünya alem gelsin Ağrı Dağı nerede görsün istemiştik ya. Geldiler, gördüler. Katılımcılar, özellikle sporcular “wovvv this is Ararat, this is Ararat!” diyerek hayretle şaşkınlıklarını gizleyememişleri.
Her şey tamam. Uçak da hazır, bir an önce koltuklarına yerleşseydi ya sporcular. Nihayet uçak havalandı. Şimdilik bir aksilik yoktu.
Etkinlik fotoğrafları kendi arşivimden, internet taramsıyla elektronik ortamdan ve TSF arşivinden edinilmiştir.
7 Kasım 2020
IA&IO Tahsin AKTAR
NE OLDU?
Olimpiyata; Avusturya, Azerbaycan, Çin (iki takımla), Gürcistan, Macaristan, Hindistan, İran, Irak, Kazakistan, Kenya, Kore, Rusya, Singapur, İsveç, İsviçre, Suriye, Türkmenistan (iki takımla), Tunus, Türkiye (üç takımla), Ukrayna, Özbekistan ülke takımları katılmıştı.
Ukrayna takımı 31 puanla ‘Olimpiyat Şampiyonu’ olurken, baştan beri istikrarlı ilerleyen Gürcistan takımı 29 puanla 2. olmuştu. Çin (A) takımı da 26 puanla 3. dereceyi elde etmişti. Türkiye (A) takımı 22 puanla 10., Türkiye (B) takımı 18 puanla 20., Ağrı ili sporcularından oluşan Türkiye (C) takımı da 4 puanla 24. Sırada yer almıştı.
Kaymakam Rauf Ulusoy
Olimpiyattan bir yıl sonra Osmaniye/Kadirli kaymakamıyken ziyaret ettik. Kapıda karşıladı. Özel kalemine seslenerek “Satranç Federasyonunu içeriye almayın demedim mi size! Şimdi yine bir şeyler isteyecekler.” dedi. Kucaklaştık. ‘Kadirli Satranç Merkezi’ için yer istedik. Bu isteğimizi de karşıladı. Şimdi Kocaeli Vali Yardımcısı.
Yorumlar -
Yorum Yaz